Elektronik teknolojileri; çipler, algılayıcılar, sinyal vericiler, işlemciler ve internet ağları, taşıt sürüşü, trafik yönetimi, yol yapımı ve sinyalizasyon, güvenlik, taşıt bakımı ve satış sonrası hizmetlerde değişim ve gelişim sağlıyor. Bilişim alanındaki gelişmeler, sürücünün bilgi, tecrübe ve alışkanlıklarla yapması gereken zor ve hassas sürüş işlemlerini üstlenecek sistemlerin geliştirilmesine olanak tanıyor.
Bu sistemlerin gelişimi; araç sistemi içinde aracın ana parçalarının birbirleriyle haberleşmesi, çevreyi algılaması, taşıtların yolu ve trafik işaretlerini okuması, uydudan gelen sinyalleri alıp değerlendirmesi gibi işlevlerle kendinden sürüş (otonom) araçların gelişimine imkan sağlıyor.
Bu gelişme hareketliliği ve hareketliliğe ilişkin tüm kavram ve düzenlemelerin yeniden değerlendirilmesi ve düzenlenmesini ve fikir üretimini gerektiriyor.
Canlı gücü ile hareket eden arabalara önce buhar gücünün, sonra yaygın olarak içten yanmalı motorların uygulanması, otomobil (kendigider) taşıtlarını ortaya çıkardı. Bu araçlar, dilimize ilk olarak zatülhareke (kendigider) ve müteharik (kendi gücü ile kendini hareket ettiren anlamına gelen) vasıta, daha sonra ise otomobil olarak isimlendirildi. Motor ve otomotiv ürünlerinin varlığı; yolları, şehirleri, mimariyi ve dünyayı değiştirdi.
Günümüzde kendisürer (otonom taşıt) da büyük bir değişim geçiriyor, hareketliliği ve seyahati yeniden şekillendiriyor. Bu değişim ve gelişime, akaryakıt yerine elektrik enerjisinin kullanılması eşlik ediyor. Bu gelişmeler, aynı zamanda satın almadan sigortaya, trafik kurallarından yasal düzenleme ve sorumluluklara kadar çok geniş bir alanı etkiliyor.
Motor Aşin Genel Müdürü (CEO) Saim Aşçı ve Şarjagel Genel Müdürü Selçuk Nazik, konuya ilişkin durum ve görüşlerini yazılı olarak özetledi.
• Otonom sürüş konusu hem teknik hem de hukuksal boyutlarıyla ele alınması gereken bir konu. Dünya çapında henüz bir mutabakat sağlanmayan teknolojik alt yapılar söz konusu. İnsana ihtiyaç duymayan araçlar büyük bir konfor getirdiği gibi tüm ekosistemi değiştirecek birçok girdiyi de beraberinde getiriyor. Gelecekte paylaşımlı araç ekonomisini de geliştireceğini öngörüyoruz.
• İleri sürüş destek sistemleriyle yeni araçlarda otonom sürüşe adaptasyona başlamış olduk. Otonom sürüş teknolojisinin en çok adapte edildiği araçlar ise elektrikli araçlar, sürüş güvenliği de irdelenmesi gereken en önemli konu. Araç üreticileri yol ve trafik şartları mı akıllı olmalı, araç mı akıllı olmalı hususunda henüz mutabakata varmış değil.
• Bir diğer konu otonom sürüş kamera yöntemiyle mi yoksa GPS ile mi yönetilmeli konusu, ki Tesla kamera seçeneğini tercih eden üreticilerden. Lidarı veya sensörleri kullanan üreticiler de mevcut. Dolayısıyla Çarpışma Önleme Sistemi, Şerit Takip Sistemi gibi sistemler otonom sürüşün aslında bir parçası. Artık yeni birçok otomobil düşük hızlı seyirlerde dur-kalklarda zaten otonom sürüşü kullanıyor. Togg da bu otomobillerden biri. Tamamen sürücüsüz otonom konusunda halen testler devam ediyor. Ancak sürücüsüz araçlara uyum sağlayan bir ülke henüz yok.
• Bu araçlardaki olası kaza durumlarını yorumlayacak ve regüle edecek hukuki bir altyapıya ihtiyaç olduğundan yönetmelik önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Yayınlanan yönetmelik teknik boyutta tanımlama ve tespitte çok değerli. Diğer yandan Çıkan yönetmeliğin teknik detaylar ve kısaltmalar dışında nihai tüketicinin de anlayabileceği minvalde, sadeleştirilmiş şekliyle de ifade edilmesi ayrıca önem taşıyor.
• Hukuki süreci başlatmak adına da çok değerli bir gelişme. Avrupa mutabakatları çerçevesinde artık araç parkının ve yollardaki dinamik sürüşlerin nereye evrileceği konusunda önemli bir işaret olarak değerlendiriyoruz. Eşzamanlı olarak Avrupa’da da tanımlanmaya çalışılıyor. En basitinden el işaretiyle açılan bir kapı da otonom sürüşün bir parçası, el işaretiyle aracın kapılarını açarken bir motosikletin size çarpması, hukuki bir konu. Veya otonom sürüşle ilerlerken trafik ışıklarından kaynaklı bir durumda karşıdan gelen bir araçla çarpıştınız, bu gibi binlerce senaryo ortaya çıkacaktır. Bu hukuki zemini çok iyi tanımlamak gerekiyor. Ekosistem anlamında değerlendirmek gerekiyor.
• Örneğin aşırı güneşte veya parlaklıkta kamera algılayabilir, GPS’i hava şartları etkileyebilir, sensörler arızalanabilir, lidarlar bazı riskleri göremeyebilir. Otonom sürüşle ilgili olarak ekosistemi ve hukuki zemini oturtmak gerekiyor. Akıllı yollar konusu ön planda olacaktır. Her üretici ve her ülke kendi ekosistemini kullanmaya çalışıyor. Bugün konuştuğumuz bu konular mevzuat olarak karşımıza çıksa da ilerleyen yıllarda ete kemiğe bürünmüş biçimde karşımıza çıkacak. Belirli markaların belirli il ve ilçelerde, belirli güzergahlarda ve saatlerde otonomu desteklediğini göreceğiz. 5G’nin beklenmesindeki nedenlerden biri de araçlardaki bağlanabilirlik. Nokta atışı öngörüyle otomobile destek verebiliyor. Siber güvenlik konusu da karşımıza çıkacak.
• 2030-35 kırılma yıllarına kadar, otonom sürüşle birlikte 300-400 milyar gelir elde edecek yeni bir pazarın oluşacağı öngörülüyor. Ancak bu sürüş tipini benimseme oranı tüketici nezdinde henüz çok düşük. 2030’a kadar binek otomobillerden sadece yüzde 4’ünün 3. Seviye otonom sürüşe sahip olacağı, 2035’te ancak yüzde 17-18 seviyelerine ulaşabileceği görülüyor. Arz-talep dengesine baktığımızda dijitalleşmenin katkısıyla maksimum yüzde 20’lere ulaşabileceğini söyleyebiliriz. Orta düzey otonom sürüşün ise 2035’e kadar yüzde 40’lara kadar çıkacağı araştırmalarda dikkat çeken farklı bir nokta. Bu senaryolar alt metni olan bilimsel verilere dayanıyor. Premium araç üreticileri zaten otonom sürüşe hazır olacak bütün donanımları araçlarına entegre etti, sadece yazılım yükseltmeyle otonom sürüşe erişecekler. 2030’a kadar zayıf giden bir trendin akabinde 2035 itibarıyla farklı bir manzara bizi bekliyor. Her 3 araçtan 1’ini otonom olarak görebileceğiz. Var olan yarı otonom sürüşlerle adapte olan kullanıcılar, araçla geçirdikleri vakti daha iyi değerlendirmek için tam otonomu talep edecek. Akademik üniversite araştırmalarında gördüğümüz kadarıyla park etmeden sıkışık trafikte ilerlemeye, verimli yakıt tüketimine değin önemli bir ilgi var.
• Bu araçlar yeni yönetmelikte de ifade edildiği gibi çift modlu olarak tanımlanıyor, yani manuel veya otonom. Bizim coğrafyamızda veya Ortadoğu gibi ülkelerde tek başına otonom sürüşlü araçlar şu an için radikal ve iddialı olur. Çünkü ekosistem sadece aracı yeterli görmüyor, yolun, tabelanın akıllı olması, hatta sürücü bilincinin de yüksek seviyede olması gerekiyor.
Türkiye Otonom taşıtlar için hazır mı?
Yeni sürüş sistimi ile birlikte elektrikli taşıtlar birlikte ve hızla gelişip yaygınlaşıyorlar. Bu durum gelişmiş ve yaygın bir şarj altyapısı gerektiriyor. Şarj ağı özellikle binek ve hafif ticari taşıtlara yönelik olarak hızla yaygınlaşıyor. 2030 yılına kadar Avrupa’da satılan yeni araçların %40’ının otonom sürüş özelliklerine sahip olması öngörülüyor.
2024 yılında küresel pazarda 41 milyar USD büyüklüğüne ulaşan otonom araç teknolojisi, ulaşımda devrim niteliğinde bir dönüşümü beraberinde getiriyor.
Peki, bu teknolojiyi daha yakından tanıyalım ve Türkiye’nin bu alandaki hazırlıklarına göz atalım.
Otonom Araçlarda 5 Seviye
Otonom araçlar, gelişmiş sürüş özelliklerine göre beş farklı seviyede sınıflandırılır:
- Seviye 0 – Hiçbir Otomasyon Yok: Araç tamamen sürücü kontrolündedir.
- Seviye 1 – Sürücü Desteği: Araç, adaptif hız sabitleyici (ACC) gibi tek bir otomasyon sistemine sahiptir, ancak kontrol sürücüde kalır.
- Seviye 2 – Kısmi Otomasyon: Araç, hız kontrolü ve direksiyon yardımı gibi birden fazla otomasyon sistemini eş zamanlı olarak yönetebilir.
- Seviye 3 – Koşullu Otomasyon: Araç, belirli koşullarda tüm sürüş görevlerini yerine getirir. Sürücü, gerektiğinde müdahale için hazır olmalıdır.
- Seviye 4 – Yüksek Otomasyon: Araç, otoyollar veya belirli şehir merkezleri gibi alanlarda tamamen sürücüsüz çalışabilir.
- Seviye 5 – Tam Otomasyon: Araç, tüm koşullarda tamamen otonom çalışır ve insan müdahalesine gerek duymaz.
Seviye | Kontrol Kimde | Örnek |
0 | İnsan | Geleneksel araçlar |
1 | İnsan + Araç | Adaptive Cruise Control – ACC özellikli araçlar |
2 | İnsan + Araç | Tesla Autopilot vb. |
3 | Araç | Audi A8 vb. |
4 | Araç | Waymo, Baidu Robotaxi vb. |
5 | Araç | Konsept araçlar |
Türkiye’de Otonom Araçlar için Yönetmelik Ne Anlama Geliyor?
Türkiye’de sürücüsüz araçlara yönelik yasal düzenlemeler adına 2024 yılında önemli bir adım atıldı. Dün yayımlanan yeni yönetmelik, otonom araç üretimi ve kullanımına rehberlik edecek standartlar ve güvenlik protokolleri içeriyor.
Bu Düzenleme Neden Gereklidir?
- Teknolojik Gelişmelerle Uyum: Otonom araçların test edilmesi, üretilmesi ve kullanılmasına izin veren bu yönetmelik, yerli teknoloji şirketleri ve otomotiv sektörünü destekleyecek.
- Trafik Güvenliğini Artırma: Otonom araçların akıllı trafik yönetimi sistemleriyle entegre çalışması, trafik sıkışıklığını ve kazaları azaltacaktır.
- Yasal ve Etik Sorumlulukların Belirlenmesi: Olası kazalarda sigorta ve tazminat süreçlerini yasal bir çerçeveye oturtacaktır.
Türkiye, Otonom Araçlara Hazır mı?
Türkiye’nin bu konuda hazır olup olmadığını dört temel yaklaşımla inceleyebiliriz:
1. Yasal Düzenlemeler
Yeni yayımlanan yönetmelik, otonom araçlar için atılan önemli bir adımdır. Ancak, bu düzenlemenin tam anlamıyla yerleşmesi ve kusurların giderilmesi için 2030 yılına kadar geçen süreçte sürekli revizyona ihtiyaç duyulacaktır.
2. Teknolojik ve Altyapısal Hazırlık
- 5G Teknolojisi: Otonom araçların çalışabilmesi için yüksek hızlı ve kesintisiz bir iletişim ağı gereklidir. Türkiye’de 5G teknolojisinin yaygınlaşması hızlandırılmalıdır.
- Akıllı Yol Sistemleri: Dijital trafik levhaları ve sensörlerle desteklenen akıllı yol altyapısına dair yatırımlar sınırlıdır.
- Şehir Planlaması: Akıllı ulaşım sistemlerine yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
3. Yerli Teknoloji ve Sanayi Desteği
Türkiye’nin yerli üretim potansiyeli, otonom araç teknolojisinde önemli bir avantajdır:
- TOGG: Türkiye’nin ilk yerli elektrikli aracı, otonom sürüş özelliklerini geliştirme hedefindedir.
- Yerli Teknoloji Firmaları: Sensör, yapay zekâ ve yazılım geliştirme alanında dünya standartlarında çözümler üretilmektedir.
4. Trafik Güvenliği ve Eğitim
Türkiye’de kurallara uyulmaması, trafik güvenliğini zorlaştıran bir sorundur. Otonom araçların güvenli şekilde kullanılabilmesi için toplumda eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması gereklidir.